2010/12/30

Ağaç Kurabiyeler







Yeni yıl'ın gelişi bir dolu hazırlanma, yeme içme ile kutlanır. Bende bu kuralı es geçemedim ve bir güzel davet planı yaptım.
Araya yeni yıl postu girmezsem olmazdı ama.
Bu kurabiyeleri pek bir severek ve eğlenerek yaptım. Aslen bu hamur Bülbül konağı kurabiyenin hamuru.. Bu arada tanıtım şeysine Kuruabiye yazmışım çok güldüm :)

Hamuru iyice yoğuruyoruz, hani sevmediğimiz insanları dövüp stres atıyoruzya ondan.
Sonrasında açmaya ve şekilleri vermeye geldik. Ben gıda boyası kullandım ve oyun hamuru kıvamında pek bir çocuklaştım. Aaa beyaz ağaç yaptım, aa üstünü süsledim gibisinden.
Aşağıdaki ağaçların yapımı pek güzel ama onlardan ekmek olurmuş onu anladım.

Yılbaşı yemeğimin fotolarını artık yeni yılda göreceksiniz, çünkü o kadar menü hazırlayayım, aman çekeyim gibisinden profösyonel olamadım maalesef.
Ama anlatayım önümüzdeki günlerde karşılaşıcaklarınızı;

*Düğün çorbası
*Tavuk (o spontan gelişecek, o anki ruh durumuyla)
*Pilav
*Su Böreği
*Profiterol
*Ve salatalar, mezeler.


Gel gelelim "Müzikler" kısmımıza.
Elvis'den "If I Can Dream"
Ben bu şarkıyı öylesine çok seviyorum ki. Bence yeni yıla girerken, umutlar ve rüyaların olduğu huzur dolu şarkı.

"Out there in the dark, there's a beckoning candle" derken o karanlığın içinde yanan umudu hissediyorum hep.

"and while i can think, while i can talk
while i can stand, while i can walk
while i can dream, please let my dream
come true, right now
let it come true right now
oh yeah"

Hadi hep beraber hayal ettiklerimizi düşünelim ve onları çağıralım hayatımıza. Onlar için yer açalım, hayal etmeyi bırakmayalım.



Afiyet olsun, iyi seneler.


2010/12/19

Slash Aşuresi.




Bugünkü postum kaç gündür kase kase hayvan modunda yediğim Aşure.
Bilirsiniz aşureye ne bulunursa koyulur. Bazıları nohut fasulye ile tatlı mı olur dese de, bence gayetten oluyor. Aklıma müzik olarak ise bu seneki Slash albümü geliyor. Oda bence bu mantıkla yola çıktı ve gayetten oldu!
Ne dinledim bu albümü yahu. Neredeyse tüm sevdiğim insanlar içindeydi.
Mesela Fergie'nin muhteşem ötesi rock söylediğini dinledik. Ben zaten bu kızı Black Eyed Peas'da pek severdim (herkesin muhabık olduğu fikirden ben biliyordum yaee diye nemalanma) sonra kendi kendide deli manyak şekilsiz işlere girdi, tipi desen o cicoz kız gitti katana geldi. Gözümden artık gittikçe düşerken Slash tuttu yakaladı. Oh ya özlemişim dedim.

"Beatiful Dangerous" albümün bence en taş şarkısı. Bu arada ben klibini de yeni izledim.





Ve Ozzy'nin şarkısı ile devam ediyoruz. "Crucify The Dead" Bu şarkı da gayetten hoş olmuş ki, Axl kulakların çınlasın anam! diyoruz. Ayriyeten fotoları görüp bana küfrettiğinizin farkındayım. Aşureyi annem yaptı şimdi yalanım yok. Benim ufak tefek yardımlarım oldu sadece. Ve bu plak supla olayını hemen benimsedim.



Peki Lemmy için söylenecek ne var?
"Doctor Alibi" şarkımızın ismisi. Bir de dile takılıyor, dinleyince söyleyesin geliyor ardı ardına. Adamı pek seviyorum yahu, o leş manyak sesinin hastasıyız!




Kid Rock'ın arzı endam ettiği "I Hold On" şarkısı "Just Feel Better"a benziyor, ama ben onu da peki bir pek severek dinleyip yıllarca sömürdüğüm için bana hava hoş ne güzel şarkı dedim.





Bu şarkı yani Andrew Shockdale "By The Sword" yine harika iyi güzel rererörö şarkılardan, hayır hayır efsane oğlum bu şarkı. Ama öyle böyle değil, özlediğimiz tat diyelim. Klibi ise ayrı bir olay, sevdiklerim arasına attım o klibi.



Ian Astbury "Ghost" ise aslında sanırım albümün açılış şarkısı. Tabi ben kardım karıştırdım. The Cult'un vokali kendisi, bu şarkıda aslında albüme başladığımız zaman nasıl bir şey olduğuna dair ilk sinyalleri veriyor. Hazır Ol daha neler var neler der gibi.

Ve beni en çok şaşırtan şarkı Adam Lavine'in yani sevmediğimin gittiği Maroon5 grubunun tiz sesli gıcık vokali'nin "Gotten" yorumu.. Ama bu şarkı olmuş be abicim. Şaşırdım dinlediğimde. Öncekilere oranla evet biraz mayışık mıy mıy geliyor ama çok iç acıtıcı şarkı. Loop'a almayın sakın, tavsiye etmiyorum.



Tabii adamım Chris'im Cornell'im. Kalbimi de yapıştırırım öyle yanına (lastefemde de bir dene var ondan) "Promise" en loop şarkım. Riff'leri neyim çok iyi ve adamımız gayetten söylüyor. Ne zaman dinlesem ardından bir Audioslave yapalım mı hacı? derken buluyorum kendimi. Slash ve Chris ikiniz acayip über oluyorsunuz.



Veeeeee son şarkımız yine en bi çok sevdiğim kişilerden Iggy Pop'dan geliyore. Albümün son şarkısı, başa sadık kalamadık bari sona sadık olalım dedim. Yok ondan değil, kapanışı Iggy Pop'a verelim dedim ki, Slash da öyle düşünmüş (ay ne ortak noktamız var)

Şarkı "We're All Gonna Die" yani hepimiz ölücez. Yine aynı şeyi söyleyeceğim ama bu şarkı da çok iyi.

Daha var unuttuklarım ama bu post'ta anca bu kadar. Yani benim sevdiğim ve dinlediğim bunlar.

Anlayacağınız Slash güzel aşure yapıyor. Yaptı bize dağıttı birer kase sebeblendik.



Afiyet olsun, iyi dinlemeler...




2010/12/18

Pasta Alla Norma ve Casta Diva


Muzicons.com



Geçen televizyonda Ayhan Sicimoğlunun programına denk geldim, İtalya'da Pasta Alla Norma yaptı. Çok çok güzel programdı (özellikle kabanına bayıldığımı söylemeden edemeyeceğim)
Ama öyle bir yaptı ki, açıkçası ben onun gibi anlatabilir miyim şüphedeyim. Tabi arka planı yine Sicilyalı Norma operasının en önemli aryası Casta Diva ve Maria Callas'ın hayatından kesitler sunarak.
Bende dedim bir deneyim bu makarnayı. Açıkçası makarna ile patlıcanı hiç bağdaştıramadığımdan pek umutlu olarak yapmadım. Ama yanılmışım muhteşem bir şey oldu ve yediğim en iyi makarnalardandı (havam batsın!:), italyanlar bu işi biliyor abicim!
Bizim evde makarna sevenler ve sevmeyip burun kıvıranlar diye iki grup var. Ben sevenlerin içindeyim tabi ki, her gün olsa yerim ama malum diyet olayı. Babam ise hiç sevmez, makarna olduğu vakit amaan yemek yapmamışsınız diye burun kıvırır. Pasta Alla Norma'dan 2 koca tabak yedi. Çok güzel olmuş diye diye. O bile beğendiyse referans veririm size :)

Pasta Alla Norma bir Sicilya yemeği. Patlıcan'ın neredeyse arya söylermiş gibi baskın olduğu bir tadı var.


Şimdi malzemeler üstteki gibi. Makarna Rigatoni yani uzuuun düdük makarna.



Patlıcanları küçük küçük şakşuka doğrar gibi doğruyoruz ve kızartıyoruz. Aynı zamanda domateslerin kabuklarını soyarak küçük küçük doğruyoruz yine (tabi tercihen sos şeklinde de yapabilirsiniz ben öyle yaptım) ve soğanı yağda kavurup bu kızaranları ve doğrananları ekliyoruz ve biraz daha kavurduktan sonra sütü ya da kremayı ekliyoruz ki bu harca inanılmaz güzel bir tat veriyor tamamen değiştiriyor. Geçen bir yemek dergisinde aynı tarifi gördüm patlıcanlar koca koca doğranmış süt yok falan dedim bence olmamıştır. Çünkü olayı o süt tadı.

Tuzu karabiberi de ekleyip, pişmeye yakın fesleğenleri ekliyoruz, bende yazın kuruttuğum yaprak fesleğen vardı ama bulabilirseniz taze fesleğende pek tabi olur.

*Bir not ekleyeyim, fesleğen koyacağınız yemeklere pişmeye yakın eklerseniz çok güzel bir tat verir, ama daha önceden eklediğiniz takdirde, o yemeğin tadını bozup acımsı bir tat veriyor.


Ve yemek pişip, Rigatoni ile buluştuğunda bir şey kalıyor geriye.
Peynir.
Kimi Parmesan peyniri, lor peyniri koyuyor ama ben lor peynirinden hiç haz etmediğim için beyaz peynirim gel buraya annem sen dedim.
Pasta Alla Norma peynirsiz hiç olmaz. Patlıcanla peynir ne alaka demeyin, birliktelikleri sütle olduğu gibi güzel bir tat çıkarıyor.




Ve gel gelelim "Müzikler" Bölümümüze.
Dinlediğiniz arya Maria Callas'ın en nadide söylediği aryalardan (hepsini iyi söylüyor da neyse)
Aslında ben buraya Leyla Gencer'in Casta Diva'sını eklemeyi çok istedim ama bulamadım kaydını.

Casta Diva, Sicilyalı Vincenso Bellini'nin iki perdelik bestelediği Norma opresının aryası.
Norma operesı son derece hüzünlü trajik bir hikaye. Merak ediyorsan wiki'ye bir tık! Sicilya yemeğine evet sicilyalı bir eser gider. Patlıcan kadını simgeliyor ve süt operada ön plana çıkan bekareti (bence)
Yanına artık tutkulu aşkla iyice özdeşleşen kırmızı şarap gider.
Bu arada gözüne baktığım beyaz gülümü de görüyorsunuz. Şimdi o tomurcuklar açtı, kuzucuklar ya :)


Yok yok ben yine Leyla Gencer Yorumunu eklemeden edemeyeceğim.



Afiyet olsun, iyi dinlemeler ve mümkünse Norma'yı iyi izlemeler.


2010/12/13

Özel Tarif Çikolatalı Şantili Capuccino ve Winter







Kaç zamandır böyle bir şey vardı aklımda ama kar yağınca yapacağım size diyordum.
Kar yağınca ev ahalisi "hadi yapsana yapsana" diye Walking Dead zombileri gibi üstüme üstüme gelmeye başlayınca haydi yapayım dedim.
Öncelikle bizde kahve makinası olunca çikolatalı Capuccino'yu bir tıkla halloldu ama siz bunu hazır olanları karıştırarak da yapabilirsiniz.
Sonrasında krem şanti yapıp üstüne onu ekleyince, kahve ile süs yapınca kar içeceklerimiz tamam oluyor.
Hoş ben içemedim yine!
Malumunuz her içeceği acı ve sert içen bendeniz bu kadar şeker bombasına dayanamadım.
Amma velakin Bilimik bayıldı iki bardak içti deli gibi.

snow can wait, i forgot my mittens
wipe my nose, get my new boots on
i get a little warm in my heart
when i think of winter
i put my hand in my father's glove


Ve Müzikler kısmında her ne kadar son zamanlarda Tori Amos'un özel hayatında yaptıklarından hoşlanmasam da(estetikli, botokslu hali nedeniyle) yine de gönlümün prensesi kendisi.
Ve bu şarkısı benim en sevdiğim Tori Amos şarkısı.

Winter.
Bu şarkı adamı fena ezer, mahveder. Babasına ithafen yazar sevgili Tori. Ve her mısrasında kendi babamı ve aramızdaki garip ilişkiyi düşündürtür. Sadece onunla ilgili de değil, tüm ilişkilerim aklıma gelir. Little Earthquakes'in 5 numaralı şarkısı ayrıca.

"when you gonna make up your mind
when you gonna love you as much as i do
when you gonna make up your mind
things are gonna change so fast"

Bu sözler çok canımı yakıyor her duyduğumda

"when you gonna make up your mind
when you gonna love you as much as i do"

Sevdiğimiz insanların birazcık dahi olsa, kendilerini bizim sevdiğimiz kadar sevmelerini istemek suç mu?
Bunu High Fidelty'de de görmüştük. Rob ne yaptım sana dövdüm mü, kötü mü davrandım, aldattım mı seni diyince sevgilisinin "hep mutsuzdun" cevabı beni düşündürtmüştü.

mirror mirror
where's the crystal palace
but i only can see myself
skating around the truth who i am
but i know dad the ice is getting thin
hair is grey and the fires are burning
so many dreams on the shelf
you say i wanted you to be proud of me
i always wanted that myself

Bu sözlerde ise dağılıyorum. Öyle bir şarkı yapmışsın ki Tori, içinde kayboluyoruz.

Farkındayım böyle şekerli bir tadın yanına acı bir şarkı tuhaf oldu ama bunları siz için şarkı benim olsun. Olur mu?

İyi dinlemeler, Afiyet olsun.

2010/12/07

Bring Down'lu Muffinler




Eveet tam anlamıyla yurdum geneli kar ve kış şartlarını yaşarken battaniyemin altından titreye titreye üşüyen ellerle hazırlıyorum bu postu.
Anlam ve ehemmiyete uygun olarak yeni öğrendiğimiz muffinleri koymak boynumun borcu.
Bu muffinler yiyende bağımlılık yapıyor (One Tree Hill'deki Hayley'in ablasının yaptığı gibi esrar takviyeli brownie'ler gibi değil içiniz rahat olsun :P)

Bu muffin'in en önemli özelliği içindeki sürpriz dolgu malzemesi. Labne, şeker, hindistan cevizi ve vanilyayı karıştırıp mini minik toplar yapıyorsunuz. Kaç muffin kalıbınız varsa ona göre yuvarlayın topları.

Sonra kekine geçiyoruz. Yumurta ve şekeri çırpıp, oda ısısındaki yağı ve buttermilk'i ekleyip iyice karıştırın.
Bu arada bu buttermilk ne oğlum dediğinizi duyar gibiyim, hemen açıyoruuum,
Buttermilk; Oda sıcaklığındaki süte yarım limon ilave edip 10 dakika bekletmeye deniyormuş. Yani türkçe meali sütü ekşitiyoruz. Daha güzel bir kıvam veriyor, elinizde ekşimiş sütünüz varsa oda gayetten olur.
Ardından, unu, kabartma tozunu, kakao'yu eleyerek ekliyoruz. Ve muffin kalıplarına çok az bir şey kek hamurundan koyup üstlerine o topları yerleştirip, tekrar kek hamuru ile tamamlıyoruz, o mini toplar hamurun içinde kayboluyor ve ortasında kalıyor.
Sonrasonda orta sıcaklıkta pişirin.
Çıktığında muffinlerin üstüne pudra şekeri eleyerek "kar yağdırın"
Bu kadaaar basiiiit.






Şimdiii gel gelelim Müzikler kısmına. Bu muffinlere arka fon olan müziğimiz, en sevdiğim güzide gruplardan olan (konserine her ne kadar gidememiş olmanın hazmını halen yaşayamamış olsam da) Midlake ve 2010 çıkışlı The Courage of Others albümünden Bring Down şarkısı.

Midlake'i ilk Roscoe şarkısıyla tanımış biriyim bende. O zamanlar indie'nin yüzüne bakmaz, bu tarzı kim dinliyor çok sıkıcı derdim. Sonrasında pek sevdiğim bir arkadaşım "tarzın hiç değil ama bu şarkıyı dinlemelisin" diye msn'den yollamıştı ve dinlediğim anda aşık olmuştum. Bence "ilk aşk" böyle bir şey.
Sonra bu sene başında albümlerini dinleye dinleye kışı geçirdim. Sabah, öğlen, akşam, yatmadan önce bir doz, gece ansızın uyanınca bir doz daha olmak üzere baya bir "kış albümüm" oldu. Şimdi yine kışa girdiğimiz bu günlerde çıkardım aynen devam ediyorum.
Pitchfork allahsızlarının verdiği nota aldanmayın, gerçekten çok güzel bir albüm. Bambaşka bir zamandaymışsın gibi oluyorsunuz dinlerken. Buğulu ve dinledikçe sizi daha çok içine çeken bir yapısı var. Bol bol flütler eşlik ediyor. Jethro Tull etkisi burada görülüyor ki, benim sevdiğim gruplar arasında Jethro'da.

Bring Down albümün 8. şarkısı. Böyle bumbuz bir havada, kışın yakıcı soğukluğunu ve gidenin ardından kalbe oturan acının tanımlanması bir nevi. Ayriyetten Stephanie Dosen ile düet yapılıyor ve onun sesi daha bir hüzünlü hale getiriyor şarkıyı.

bring down, bring down
all thoughts
of greatness
and leave all to be
sound and nothing more
pray for all to end
and silence be all
now the joy has burned out and its gone
but i don't know where



Şimdi açın Midlake "The Courage of Others" albümünü yapın bu muffinleri. Piştikten sonra sıcacık bir kahvenizle bu muffinlerin ve şarkının keyfine varın.

Afiyet olsun ve iyi dinlemeler.


2010/12/06

Mini Mini Rosetta'lar




Bizim ekmek bayiiinde rosetta adını verdikleri (muhtemelen isim kendi uydurmasyonları) bir ekmek var. Ekmek değil bildiğin minik poaçalar. Hastasıyız çok seviyoruz. Bende onu bir tatbik edeyim, gözümüz gönlümüz şenlensin dedim ama benimkiler bildiğin ekmek oldular. Ben burun kıvırdım, hiç olmadı yaee diye ama evdekiler bayıldı, hatta bitti bile.

Şimdi hamurumuz esasen paskalya hamuru. Onun için isteyen mahlep ve pudra şekeri koyabilirsiniz, pek de güzel olur bence.
Öncelikle bütün malzemeyi ekleyin sadece bir yumurta sarısını ayırın. İyice yoğurun yoğurun. O süre zarfında aklınıza gelen tüm gerizekalılara sövebilirsiniz süper stres attırıyor valla.

"Sen varya ömürümü tükettin, al al göbeğine göbeğine, midene midene gitsin benden bu yumruk!"

Sonrasında mayalanmaya bırakın. Yazık oda biraz dinlensin, kabarsın kabarsın. Güneşli, ya da sıcak bir yere bırakılacağını söylemiyorum tabi, yaparsınız onu beybiler.



Ve en sonunda mini mini bir'lerimize şekil vermeye geldik. Yuvarlayın işte, onuda söylememe gerek yok. Ben muffin kalıplarına koydum, pek cici oldu görüldüğü üzere.


Ve finito olarak böyle bir görsellik sunuyorlar bize. Sanki okula yeni başlayan poaçalar (tamam abarttım:)

Cause you are the bread
And it’s never work
Warm buttered is good
Oh, let’s just digest





Ve hamurun arta kalan kısmı ile deneysel bir çalışma daha yaptım. Bu görüntü itibariyle daha bir "ekmek" duruyor. İçine soğan, bir iki yaprak fesleğen, dereotu ile bir harç yaptım (benimki pek bir az oldu, bir dahakine baya çok yaparım harcı)

Az biraz açıp, harcı içine koyup, sardım, kek kalıbına ile fırına attım. Açıkçası süper ötesi bir tat olmuş, soğanın ekmeğe bu kadar yakışabileceğini tahmin etmezdim. Harcı az yaptığından dolayı ekmeğin içinde erimiş ve sadece aromatik bir tat vermiş.




Gel geleliiim şarkı'ya ve gruba.
Clem Snide'ın "Bread" şarkısı. Evet çok çakalım, konsepte uygun olsun dedim. Ama şarkı pek bir huzur veriyor.

Clem Snide 91'yılında Eef Barzelay, Jason Glasser ve davulcu Eric Paull tarafından Boston'da kurulur.
Şarkı 2000 çıkışlı albümleri "Your Favorite Music" ten. Bu tip İndie grupları yemek yaparken insana pozitif bir ruh haline sokuyorlar.
Clem Snide'ı merak ettiyseniz, blog adresleri, myspaceleri ve lastfmleri

Afiyet ola ve iyi dinlemeler efendim...

2010/12/05

Mika&Pırasa



İlk post olarak hayatımda yaptığım ilk yemeği yapmak istedim. Evet yaptığım İlk yemek Pırasa'yadı.




Pırasa yapmak çok kolay. İlk yaptığım zaman sanırım Lise 1'de falandım. Kardeşim hastaneye kaldırılmıştı ve benim eve yemek yapmam gerekti.
Pırasa'yı soyup kalın kalın doğruyorsunuz, bir arkadaşım ilk yaptığında incecik, incecik kıymış sonrasında tabi piştiğinde erimiş. Kalın koca koca doğrayın. Sonrasında havuçları ister dilim dilim, ister rende, isterseniz küp küp doğrayıp içine atın.

Took a right to the end of the line
Where no one ever goes.
Ended up on a broken train with nobody I know.
But the pain and the {longings} the same.
{When you're dying
Now I'm lost and I'm screaming for help.}

Sonrasında şarkımızı bir yandan dinlerkene, salça'yı, zeytinyağını, tuzu, limon suyunu bir ayrı kapta karıştırırken, kafamıza takılan her şeyin muhasebesi geliyor üşüşüyor aklımıza. Şimdi aklıma geldi, hep güldüğüm şey yemekleri sahiplenmedir. Yani şöyle ki; "salçamı ekliyoruuuum, sonrasında tuzumdan da bir çimdik" gibi.


Relax, take it easy
For there is nothing that we can do.
Relax, take it easy
Blame it on me or blame it on you.

Burada iyice gaza geliyorum ben, "Relax! teyyyk it iysiiiii" diye diye şu hayatta en iyi anlaştığım düdüklü tenceremin (bak bunu sahiplenirim!) içine tüm malzemeyi içine koyup üstünede bir avuç princi boca edip kapağını kapatıyoruz. Düdüklüde çabuk pişiyor.

Sonrasında böyle bir görüntü ve güzellik karşılıyor bizleri.
Şarkıdaki gibi iyice rahatlayıp yemeli.
Bu arada ben fazla Mika dinlemezdim, son günlerde ise bu şarkıya fena taktım. Mika'nın 2007 çıkışlı début albümü "Life in Cartoon Motion" dan olan "Relax, Take It Easy" nin bir çok versiyonu var. Benim en beğendiğim piano eşliğindeki avrupa maksi single'ındaki akustik versiyonu. Maalesef onu bulamadım, zaten bu yemeğin temposuna da bu orjinal versiyonu giderdi.



Afiyet olsun efendim. İyi dinlemeler.